avrupa birliği
her şeye ek olarak, almanya'nın avrupalı küçük devletleri sömürmek için kullandığı bir araç olarak da tanımlanabilir. almanya bu yolla hem onların küçük kalmalarını sağlıyor, hem de ekonomisinin şaşırtıcı yükselişini alevlendiriyor.
türkiye'nin balkanlarda etkisi nedir?
siyasal ve kültürel bi etkiye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. daha çok ticari açıdan değerlendirip, alman ve fransızların ab aracılığı ile yaptığı kazançlı ticareti biz de bir şekilde eyleme geçirmeliyiz. zira bu coğrafya büyük bir pazar olarak görünmektedir.
deva partisi
memleketin yeni liberal demokratları... ellerinde yeni oyuncu kalmayan küresel lobicilerin fonladığı siyasacılar. ancak bu lobiciler eski ortaklarından aldıkları randımanı alamayacaklardır.
sizce ülkemizin sorunu(sorunları) nedir ?
buna verilecek klasik cevaplar;terör, ekonomi, cehalet vsvs. ancak olaya farklı açıdan bakmak gerektiğine inanıyorum. çünkü bu klasik cevap olarak söylenen sorunların hepsi değilse de birkaçı gelişmiş ülkelerde de görülmekte. onların bize göre fark yarattıkları husus:elbette yönetim. devlet yönetimi ve toplum yönetimi. kökleşmiş devlet gelenekleri, farklılaşan hükümet yetkililerinin siyasi yelpazenin zıt kutbu da olmalarını bile yok sayabilecek niteliğe ulaşmış durumda. bizdeki durum ise çok farklı. resmi bir ideoloji ve onun etrafında şekillenen gelenek... diğer yandan bu gelenek ve takipçilerinin devletten uzaklaştırılma çabası. burada amaç liberal, milliyetsiz bir anadolu yaratmak. yaklaşık yüz yıldır da deneniyor.
yazarların tavsiye ettikleri belgeseller
yazar arkadaşların siyaset, tarih, uluslararası ilişkiler alanında tavsiye ettikleri belgesel ya da belgesel dizileri...
misak-ı zafer
geçenlerde twitterda gezinirken karşıma çıkan interaktif entelektüel site. kaliteli bir yazar grubu ile çalıştıklarını düşünüyorum. birçok yazıyı-makaleyi inceledim ve gerçekten ilgi çekici bir yapı olduğunu söyleyebilirim. ingilizce makalelerin de yazılması misak-ı zaferi farklı kılan etken.
https://twitter.com/misakizafer buradan siteye erişim sağlanabilir.
hiçç
ortalama bir bölgesel güç olmaktan ileri gidemeyen güzel ülkemiz için ; artık sınırları alma vaktinin geldiğini düşünüyorum. çünkü, 1947 marshall yardımlarından beri abd ve batı taraflarına yakın durup eşgüdümlü hareket eden ülkemiz, bugün iktidarda kim olursa olsun, tek başına hareket etme kabiliyetini kazanmalıdır. muhtmelen bu dönemler ülkemizin kabuğunu kırması için son şansı olabilir. diğer yandan üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin dört tarafında da türlü siyasi mevzuların ve hayati öneme sahip hamilelerin yapıldığı herkes tarafından bilinmektedir. bu durumda belirtildiği üzere, türk için türke göre türk tarafından mantığını ne kadar kaliteli ve uygulanabilir düzeye getirip faal halde muhafaza edersek, o derece başarılı ve dik d ve dik duruşlu bir nitelik kazanacağız. tanrı türk'ü korusun...
sözlük yazarları nasihat alıyor/veriyor
hiçbir faniye bağlı kalmayın, ölümsüz olan;tanrı ve düşüncelerdir..
türkiye'nin suriye arap ordusuna karşılık vermemesi
bir yandan suriye, diğer yanda doğu akdeniz ve zayıf ekonomi... türkiye cumhuriyeti devlet başkanı ne yapıyor? belediye başkanlığı seçimlerine hazırlanıyor. bütlere hazırlanması gereken bir öğrencinin sabaha kadar batak oynaması gibi bir şey...
torpil sorunu
çözülmesi çok zor ancak imkansız olan bir mevzu. ahlaklı nesiller yetiştiren bir ülkede, çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.
türk siyasetinin gelecek beş yılı
üç büyükşehrin muhalefetin eline geçmesi ile birlikte, halkın iktidara bir ders verdiği kamuoyunda konuşuluyor. ancak bana kalırsa ders verme gibi bir durum yok. çünkü akp-rte seçmeni yine her zaman yaptığına devam etti. rte ye sadakatini yineledi. yakın dönemlerdeki diğer seçimlerde de olduğu gibi bu seçimde de belirleyici seçmen mhp seçmeni olmuştur. aslında mhp seçmeni demek yanlış olur çünkü, bu seçmenin çoğunluğu mhpye devamlı oy verse de, bir kısmının da chp ve akpye de oy verdiği dönemler olmuştur. o yüzden milliyetçi seçmen diyelim.
milliyetçi seçmen referandumda genel itibarıyla hayır bloğunda yer aldığı için referandum rahat kazanılmadı. (%51) ardından yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi de aynı şekilde %51 civarında bir rakamla sonuçlanmıştı. mart 31 deki yerel seçime baktığımızda, milliyetçi seçmen ile liberal-muhafazakar seçmeni birleştireceği sanılan ittifak aslında çok da işe yaramamış, millet ittifakına karşı istanbul, ankara, izmir, adana, mersin, gibi büyükşehirler kaybedilmiş olduğu, diğer yandan ittifakın bulunmadığı illerde akpye karşı mhpnin, muhalif seçmen tarafından asıl ittifak yeri olarak görüldüğü gözlemleniyor. gerçekten de milliyetçi hareket ittifak yapıp da aday çıkarttığı (akpnin mhpye bıraktığı) her yerde kaybetmiş, ittifak yapılmayan bir çok ilde ise akpye karşı kazanmıştı. yani muhalif seçmen-hangi partiden olursa olsun- akpye karşı birleşmiş ve bunu parti yönetimlerinden bağımsız bir şekilde yapmıştı.
milliyetçi seçmen her zamana belirleyici durumda, ancak şöyle de bir durum var ki, mhpye küskünlüğünü sandığa gitmeyerek gösteren çok fazla insanımız bulunmakta. ve bu milliyetçi seçmen diye adlandırdığımız kesim - kim ne derse desin - ortalama entellektüelitenin üzerinde insanlardan oluşmaktadır. buraya kadar yazılanlardan bir çok kişi çıkarım da bulunmuştur. açıklamaya gerek görmüyorum.
geleceğe odaklandığımızda, bu seçimde olanlarla birlikte hem mhpnin hem de akp in ittifaktan memnun olmadığı ortada. ancak ittifakı bozanın zararlı çıkacağı da gün gibi ortadadır. aynı zamanda yakından takip eden birisi olarak söylüyorum ki, mhp seçmeni ittifaktan çok rahatsız durumda, akp seçmeni ise memnun. ittifakın iki tarafı da karşı tarafın zararlı çıkmasını arzu edecektir. ancak bence yakın zamanda bozulacak olan ittifak, zaten bölünecek olan liberal-dinci sağı, gittikçe zayıflatacak düzeylerdeyken bozulmasıyla yıpratacaktır. yeni kurulacak parti ile, akpnin dağılması durumunda geçmişteki bölünmelere çare sağlayan mhp büyük bir sürpriz yapacaktır. iktidar olacak diyemeyiz ancak mecliste sağlam sayılara ulaşacaktır. erken seçim olmadığı taktirde-ki umarım olmaz- 2023 cb seçimleri türkiye'de çok şeyi değiştirecek gibi görünüyor.
bu dakikada beş yıl sonrasına kadar, umuyorum ki tüm türk vatandaşları, ortak değerimiz olan türklük ve demokrasi bağlamında yapması gerekeni fazlasıyla yapar ve büyük ulusun büyük ülkesi türkiye çağdaşlarının seviyesine ulaşır.
türkiye'nin ortadoguda ki muttefikleri
bu konu hakkında sayfalarca akademik makale çıkarılabilir, çıkarılmalıdır da. ancak şimdi kısaca düşüncelerimi belirtmek gerekirse; türkiye özellikle 1980 li yıllardan itibaren komşulaıyla ilişkilerinde çuvallamış ve hep kendinin aleyhine olan olayları desteklemiştir. bunlar da genelde liberal-sağ iktidarlar döneminde yapılan hatalardır. 90 lı yıllara gelindiğinde istikrarsızlıklarla boğuşan türkiye, dış politikada olumlu sonuçlar almaya çalışsa da elinden bir şey gelmemiş ve sorumlu olmamasına rağmen olumsuz sonuçlardan etkilenmiştir. son 17 yılı anlatmaya gerek duymmuyorum.
bunca olandan sonra baktığımızda, imparatorluk türkiye'sinin bırakmak zorunda kaldığı ortadoğu topraklarındaki devletçiklerle olan ilişkilerde, onlara sağlamamız gereken üstünlük-ağabeylik misyonundan her geçen gün daha da uzaklaştığımız görülmektedir. elde kalan, batı güdümünde bir pakistan, rus-ermeni basksında bir azerbaycan ve petrolcü katar arapları :)
allah yardımcımız olsun diyelim...
mersin’de askeri üs
her dost olduğumuz ülke askeri üs açacaksa, biz hiçbir şey başaramamışız demektir. hayır yani, sen kimsin de yüzyıllardır süren hasımlığa karşın iki günde askeri üs açma talebinde bulunuyorsun. ya da sırf natoda olduğumuzdan dolayı gelip ülkemde üs açabiliyorsun. sebep olanlar utansın. sözde türk ordusu dünyanın en güçlü ordularından. türk halkıyla dalga geçiyorlar ve kimse farkında değil.
doğu akdeniz'de yaşananlar
bölgede petrol ve doğalgaz yataklarının zenginliği anlaşılınca olması şaşırtmayan olaylar. ancak şaşırtıcı olan ise, olanların hepsinin ülkemiz aleyhine bir durum gibi görünmesi ve türkiye'de ise saçma şekilde gündemin başka taraflarda olması..! açıkçası bu noktada gelecek umut vaadetmiyor. çünkü yeri gelecek, suriye bile akdeniz petrollerinden hakkını alacak ancak türk hükümeti uyuduğu için biz her zamanki gibi hiçbir şey alamayacağız. münhasır ekonomik bölgeler tam anlamıyla haksız biçimde belirlenmeden harekete geçilmeli ve gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. zira doğu akdenizde türkiyeden güçlü bir devlet göremiyorum.
avrupa birliği
1951 yılında fransa'nın avrupa madenlerini kontrol ve kıtada yeni bir savaşı önleme planı doğrultusunda altı ülkenin (batı almanya,, italya, fransa, belçika, hollanda, lüksemburg) anlaşması ile avrupa kömür ve çelik topluluğu adı altında kurulmuştur. 2013'te hırvatistan ın da katılmasıyla bugün 28 üye ülke vardır. amaç ilk baştakine göre zaman içerisinde değişmiş, ab tüm organları(parlamento konsey, zirve, komisyon vs..) ile birlikte ekonomik ve siyasi bütünlüğü sağlamak için çalışmaktadır. ne nato gibi klasik bir uluslararası örgüttür ne de federal ya da konfederal bir yapıdır. her ikisinden de izler taşımaktadır. üye ülkeler de ne olması gerektiği konusunda anlaşmaya varamamışlardır. zira bir kısmı federatif yapıya geçmeye razı gibidir. ancak ingiltere, almanya gibi ülkeler ise bir zaman sonra küçük ülkelerin kendilerine ayak bağı olacaklarını görmüşlerdir. ve ulusçuluk aslında avrupada hala sonu gelmeyen ve gelmeyecek olan bir akım durumundadır. avrupa ülkelerinde son zamanlarda yapılan seçimlere bakıldığında görüyoruz ki, milliyetçilik forsunu korumaktadır. bu da demek oluyor ki ab hiçbir zaman hedefine ulaşamayacak, homojen yapıyı sağlayamayacaktır. o gün geldiğinde ab imparatorluğu da diğer çok uluslu yapılar gibi tarihe gömülecektir...
edit: zaman içerisinde brexit gibi ayrılıkların çoğalacağını da düşündüğümüzde, gelecekte konfederatif yapıda bir cermen birliğine dönüşeceği öngörülebilir. yani almanya, avusturya, danimarka, hollanda, belçika, norveç vs. sadece bir kuramdır, zaman her şeyi gösterecektir.
neden çalışmayı sevmiyoruz?
çalışmayı bilmediğimizdendir bence. okullarda çalışmamız gerektiği söylenir ancak nasıl çalışmamız gerektiğinden hiçbir zaman söz edilmez.
türkiye cumhuriyeti
bin yıllık türk devletinin, cumhuriyet rejimine geçmiş halidir.
sözlük yazarlarımız ne okuyor
andrey heywood- siyaset bilimi
françoise dreyfus- bürokrasinin icadı
platon-devlet
ilber ortaylı-türklerin tarihi
yusuf akçura- siyaset ve iktisat, üç tarzı siyaset
nevzat kösoğlu--türk milliyetçiliğinin doğuşu ve ziya gökalp
sinan ateş-türkiye'de din politikaları ve din-siyaset ilişkisi
yazar önerisi derseniz de, halil inalcık, ilber ortaylı, osman karatay, nevzat kösoğlu,, galip erdem, nihal atsız, ziya gökalp.
erkek modasını kim belirliyor
haklısın eyvallah da, formatı ağlattın kardeşim.
türkiye ulus-devlettir!
bu demek oluyor ki; türk ülkesinde, başka bir kavmin davulunu çalmamalısınız. eğer çok istiyorsanız, sayamayacağınız kadar sınır kapısı var. hadi selametle..